dinazorlar

Dinozorlara ilişkin gerçekten bir giz var mı?

Günümüzde dinozorlar konusunu gizemli bir hava çevreler. Dinozorlar nereden geldiler? Evrim mi geçirdiler? İddia edildiği gibi milyonlarca yıl önce mi yaşadılar? Onlara ne oldu? Günümüzde halen yaşayan dinozorlar var mıdır? Canlı bir dinozoru hiç gören oldu mu?

Çocuklar kadar yetişkinler de bu gizemli canavarlara son derece büyük bir hayranlık duyar. Bu giz dolu yaratıklara ilişkin bir bakıma doyumsuz denebilecek açlığı gidermek amacıyla bilgiler sunan sayısız kitaplar yazılmış ve filmler yapılmıştır. Oysa konunun özü şudur: Eğer genel olarak bilinmeyen, halktan gizlenen anahtar bilgi öğrenilirse, gerçek giz özelliğinde olabilecek hiçbir şey yoktur.

Gelin, birlikte tarihte bir yolculuğa çıkalım. Bu «korkunç kertenkelelerle» ilgili birçok sorunuza yanıt verecek bazı şaşırtıcı gerçekleri gün ışığına çıkaralım.

Dinozorlar gerçekten var oldular mı?

Dinozorlar kesinlikle çok eski bir geçmişte yeryüzünde yaşamıs yaratıklardır! Dinozor fosilleri dünyanın her bölgesinde bulunmuştur. Kemikleri de herkesin görebilmesi için müzelerde sergilenmektedir. Bilim adamları neye benzediklerini çok daha iyi kavramamız için birçok dinozor iskeletini yeniden kurmayı başarmıştır.

tricerotops skeleton

Dinozorlar ne zaman bulundu?

Dinozorların keşfedilmesinin öyküsü 1820’lerde başlar. İngiliz bir doktor olan Gideon Mantell bir taş ocağında bazı sıra dışı dişler ve kemikler bulur. Dr. Mantell, bulduğu bu hayvan kalıntılarında çok değişik özellikler olduğunu farkeder. Bütünüyle yeni bir sürüngen türü bulduğuna inanır. 1841’e dek bu değişik sürüngen türlerinden yaklaşık dokuz çeşit ortaya çıkarıldı. Bunlar arasında Megalozorus ve İguanodon olarak adlandırılan türler de vardı. Tam o sıralarda yaratılışçı1 ünlü bir İngiliz bilim adamı olan Dr. Richard Owen, «korkunç kertenkele» anlamına gelen «Dinosauria» adını türetti. İri kemikler onun bu adı düşünmesine yol açmıştır.

Dinozorları “farklı” kılan nedir?

Bazı dinozor türlerinin iri boylarının yanında, dinozorları diğer sürüngenlerden (timsahlar gibi) apaçık ayıran temel özellik, hareket etmelerini sağlayan organlarının durumudur. Dinozorlar memelilerinkine benzer biçimde tümüyle dik bir duruşa sahiplerdi. Diğer sürüngenlerin çoğunun salına salına yürümelerini sağlayan organları vardı. Örneğin, bir timsahın «yürüyüş» biçimi ile bir ineğin yürüyüş biçimini karşılaştırın. Dinozorlar tıpkı bir inek gibi vücutlarının altından onları destekleyen organlarla hareket etmiş olmalılar. Timsahlar «salına salına» yürürler, çünkü hareket etmelerini sağlayan organları bedenlerinin yan taraflarından dışa doğru çıkıntılıdır.

Dinozorlar ne kadar büyüklerdi?

Bazıları bir tavuk kadar, bazıları da daha küçüktü. Öte yandan bazı dinozorlar yaklaşık 80 ton ağırlığında ve 13 metre uzunluğunda çok büyük yapıdaydılar. Dinozorların ortalama büyüklüğü büyük olasılıkla küçük bir at kadardı.

Dinozorlar ne zaman yaşadılar?

paleontologist at work

Filmler, televizyon, gazeteler ve birçok dergi ve ders kitaplarından hepimizin duyduğu öyküye göre, dinozorlar milyonlarca yıl önce yaşamış. Evrimcilere2 göre, dinozorlar yeryüzünde 140 milyon yıl boyunca «egemenlik sürdükten» sonra yaklaşık 65 milyon yıl önce ortadan kayboldular. Buna karşın bilim adamları araştırmaları sırasında yaptıkları kazılarda bu kadar eski yıllardan kaldığını gösteren hiçbir etiket bulabilmiş değiller! Sadece ölü dinozorları (daha doğrusu, kemiklerini) buluyorlar ve bulunan kemiklerde hangi yıldan kaldıklarını kanıtlayacak hiçbir etiket yoktur. Milyonlarca yıl süren evrim iddiası da evrimcilerin geçmişle ilgili kurdukları uydurma bir öyküden başka bir şey değildir. Dinozorların ileri sürüldüğü gibi dinozorlar çağı boyunca yaşadıklarını gören hiçbir bilim adamı yoktur. Açıkçası, dünyanın ve bulunan fosil tabakalarının milyonlarca yıllık olduğunu gösteren kanıt da bulunmamaktadır. Dinozorların öldüğünü gözlemleyen hiçbir bilim adamı yoktur. Bilim adamları kemikleri sadece kendi yaşadıkları çağda bulmakta ve birçoğunun evrimci olması nedeniyle de dinozorlarla ilgili öyküyü kendi görüşlerine uygun duruma getirmeyi denemekteler.

Yaratılışçı bilim adamları olarak adlandırılan diğer bilim adamları, dinozorların ne zaman yaşadıkları konusunda başka bir görüşe sahipler. Dinozorlarla ilgili ileri sürülen herhangi bir gizemi çözebileceklerine ve kanıtların kusursuz bir biçimde kendi görüşlerine uyduğunu gösterebileceklerine inanmaktalar. İnandıkları ve destekledikleri bu görüş Kutsal Kitap kaynaklıdır.

Tanrı’nın çok özel kitabı (kitaplar koleksiyonu da denilebilir) olan Kutsal Kitap, bizim (ve dinozorların) nereden geldiğimize, neden burada olduğumuza ve geleceğimizin nasıl olacağına ilişkin bilgiyi bize sağlar. Yaratıcı her bir yazara, yazmasını istediği bütün bilgileri doğaüstü bir biçimde vahiy yoluyla bildirdi. Kutsal Kitap’ın ilk kitabı olan Yaratılış (Tekvin), bizlere evrenin ve yaşamın başlangıcıyla ilgili birçok bilgi öğretir. Yaratılış (Tekvin) kitabı, bizlere Tanrı’nın dünya, yıldızlar, güneş, ay, gezegenler, hayvanlar ve ilk iki insan gibi her şeyi yarattığını söyler. Kutsal Kitap bizlere dünyanın ve üstünde yaşayan yaratıkların kaç yıl önce yaratıldığını tam olarak söylemese bile, Kutsal Kitap’ı okuduğumuzda ve özellikle aşağıdaki bölümleri incelediğimizde, yaratılışın tarihi ve dünyamızın yaşı konusunda güvenilir bir sonuca varabiliriz.

  1. Tanrı her şeyi altı günde yarattı. Çıkış (Mısır’dan Çıkış bölümü) 20:11’de belirtildiği gibi, insanlık için bir örnek olması amacıyla Tanrı, altı gün çalışmış ve bir gün dinlenmiştir. Böylece yedi günlük haftamız süregelmiştir. Bunun yanında, Kutsal Kitap bilginleri Yaratılış (Tekvin) kitabının birinci bölümünde geçen «gün» sözcüğü için ibranice dilinde kullanılan yom sözcüğünün bu içerik içinde yalnızca sıradan bir gün—yani 24 saatlik bir gün—anlamına gelebileceğini bildirirler.
  2. Kutsal Kitap bize Tanrı’nın, ilk erkek ve kadın olan Adem ve Havva’yı altıncı günde yarattığını anlatır. Onların çocukları ve çocuklarının çocuklarının ne zaman doğduğuna ilişkin Yaratılış (Tekvin) kitabında birçok bilgi bulunmaktadır. Bu soy ağacı kayıtları Eski Antlaşma’nın en başından Mesih’in dönemine dek yazılmıştır. Bunlar kesinlikle milyonlarca yıl süren zaman dizinleri (kronolojileri) değildir.

 

Tüm bu tarihleri topladığımızda ve İsa Mesih’in 2000 yıl önce dünyaya geldiğini kabul ettiğimizde dünyanın ve hayvanların (dinozorların da) yaratılışlarının milyonlarca yıl değil, sadece binlerce yıl (belki yalnızca altı bin yıl) önce olduğu sonucuna varırız. Bu yüzden, eğer Kutsal Kitap doğruysa (ki doğrudur!), dinozorlar geçen birkaç bin yıl içinde yaşamışlardır.

Dinozorlar nereden geldiler?

Evrimciler, dinozorların milyonlarca yıllık bir süreçte evrime uğradıklarını ileri sürer. Bir tür hayvanın uzun bir zaman dilimi içinde yavaşça değişerek ayrı bir hayvan türü durumuna geldiğini hayal ederler. Örneğin, amfibyumların (hem suda hem de karada yaşayan bir hayvan türü) bu aşamalı süreçte sürüngenlere (dinozorlara bile) dönüştüklerine inanırlar. Bu elbette şu anlama gelir: O dönemde amfibyumların sürüngenlere dönüşmekte oldukları süre boyunca milyonlarca hayvan «ara türünün» (ne amfibyum ne de sürüngen olan) de var olduğunu kabul etme zorunluluğu vardır.

«Geçiş biçimleri» denen bu türlere ilişkin elde birçok kanıt olmalı. Ne var ki, birçok fosil uzmanının kabul ettiği gibi canlı grupları arasında doğruluğu tartışılmaz geçiş biçimlerinin hiçbir örneğiyle hiçbir yerde karşılaşılmamıştır. Eğer dinozorlar evrim sonucunda amfibyumlardan gelmeyse, örneğin yarı dinozor yarı başka tür bir hayvanı andıran hayvanların fosilleşmiş kanıtları olmalı. Ne var ki, böylesi bir kanıt hiçbir yerde yoktur. Oysa herhangi bir müzeye gittiğinizde % 100 dinozor olduğu çok açık bir biçimde anlaşılan dinozor fosillerini görebilirsiniz. İki tür arasında bir şey göremezsiniz. Başka bir deyişle, % 25, % 50, % 75 veya hatta % 99 dinozor olan dinozor kalıntılarını göremezsiniz. Gün yüzüne çıkarılmış bütün dinozor kalıntıları % 100 dinozordur.

Kutsal Kitap, Tanrı’nın tüm karada yaşayan hayvanları yaratılışın altıncı gününde yarattığını bildirir. Dinozorlar da karada yaşayan hayvanlar olduklarından, onlar da Adem ve Havva gibi altıncı günde yaratılmış olmalılar (Yaratılış [Tekvin] 1:24–31). Eğer Tanrı dinozorları tasarlayıp yarattıysa, diğer tüm yaratıklar gibi bütünüyle işlevsel, yaratılış amaçları doğrultusunda donatılmış ve % 100 dinozor olmaları gerekir. Bu fosil kayıtlarından elde edilen kanıtlara tıpa tıp uymaktadır.

Evrimciler dinozorların yaşadığı çağda hiçbir insanın yaşamadığını ileri sürer. Buna karşın, Kutsal Kitap insanların ve dinozorların birlikte yaşamış olmaları gerektiğini açıkça ortaya koyar. Açıkçası, biraz sonra göreceğimiz gibi bu konuda çok sayıda kanıt da vardır

 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol